Türkiye’den doğan bir teknoloji markası olarak, hedefimiz yalnızca yerel pazarda değil, küresel ölçekte de ölçeklenebilir çözümler sunmak ve bir teknoloji grubuna dönüşmek. Bu vizyonun bir parçası olarak geliştirdiğimiz yapay zekâ destekli ön muhasebe ürünümüz Robom, süreçleri hızlandıran ve sadeleştiren yapısıyla hem yerel hem de global ölçekte KOBİ’lere katma değer sağlayacak önemli ürünlerimizden biri olacak.
Mükellef Kurucu Ortağı Ve CEO’su Kenan Açıkelli
- İş yaşantınızda bugün bir kurucu ortak olarak bulunduğunuz noktaya sizi taşıyan başlıca kırılma anlarını kısaca paylaşır mısınız? Mükellef’in kuruluş fikri ilk olarak nasıl filizlendi?
20 yıllık kariyerimin yarısını kurumsalda, yarısını girişimcilikte geçirdim; beni bugünkü noktaya taşıyan en önemli kırılma anım kurumsal hayata veda etme kararımdı.
Zor bir karardı; alışkanlıkların yarattığı derin endişeler, konfor alanından çıkmanın yarattığı belirsizlik ve en önemlisi maddi kazancın sarsılma ihtimali vardı. O gün zordu, bugün ise “iyi ki” bir dönüşümün başlangıcı oldu. Elbette tersi de olabilirdi, ancak girişim ekosisteminde adım attığınız anda bu tip kaygılar zamanla önemini yitiriyor.
Mükellef hikayesi de kurumsal hayattan girişim ekosistemine geçiş yaptığım e-Fatura modelini regülasyonla birlikte Türkiye’deki tüm mikro ve KOBİ ölçeğinde olan işletmelere yaymaya çalıştığımız bir dönemde başladı. Bu başlangıç ise bizi, kayıt içi ekonomide ticaretini geliştirmek isteyen mikro ve KOBİ işletmelere teknolojik muhasebe ve finans çözümleri sunan bugünün dünyasına kadar taşımış oldu.
- Günümüzde, dijital vergi ve muhasebe sistemlerine entegre çözümler üretirken en çok nerelerde farklılaşma ihtiyacı hissettiniz?
Vergi, fatura, ön muhasebe ve şirket yönetimi gibi zaman alan süreçleri daha hızlı, kolay erişilebilir ve tek noktadan yönetilebilir hale getirme ihtiyacı, bizi bütüncül dijital çözümler geliştirmeye yöneltti. Mikro ve KOBİ’lerin bu alandaki yükünü hafifletmek amacıyla, tamamen kendi teknolojimizle dijital muhasebe çözümümüz Robom’u geliştirdik. Yapay zekâ destekli Robom, belge okuma, otomatik sınıflandırma, toplu gider yükleme gibi özellikler sunuyor ve vergi dairesi ile SGK gibi kurumlarla entegre yapısıyla tüm süreçleri sadeleştiriyor. Bu sayede işletmeler hem zamandan hem de maliyetten tasarruf sağlıyor.
Özellikle fark yaratacağımız alan, ticaret sicil gazetesi verileriyle sunacağımız hız ve odaklı özellikler olacak. Vergi numarası, ad-soyad, unvan gibi verileri bir araya getirip, kullanıcılarımıza tek ekranda hızlı erişim olanağı tanıyacağız. KOBİ’ler, vergi levhası ve borçlarını birkaç tıklama ile sorgulayabilecek; zaman kaybı yaşamadan verimli bir şekilde işlem yapabilecekler. Bu yenilikçi yaklaşımımız, kullanıcılarımıza hız kazandıran ve işletmelerine katma değer sağlayan çözümler sunma amacımızı en iyi şekilde yansıtıyor.
- Fintech ekosisteminde mevcut girişimlere ve odaklanılan alanlar dışında gelecekte ön plana çıkacağını düşündüğünüz dikeyler neler?
Şu anda ödeme sistemleri, dijital cüzdanlar, yapay zekâ destekli finansal çözümler regülasyonlarla uyumu otomatikleştiren RegTech çözümleri ve finansal hizmetlerin dijital platformlara entegre edilmesiyle zenginleşen gömülü finans uygulamalarının öne çıktığını görüyoruz. Özellikle mikro girişimciler ve serbest çalışanlara yönelik sınır ötesi finans yönetimi, gelir takibi ve uyumluluk çözümlerinin daha fazla önem kazanacağını düşünüyoruz. Ayrıca, kişiselleştirilmiş vergi teknolojileri ve açık bankacılık entegrasyonları da dikkat çekici bir şekilde yaygınlaşacak. Mükellef olarak bu dönüşümün hem içinde hem destekleyicisiyiz.
Mükellef’in 2025 ve sonrası için hedeflediği uluslararası açılımlar ya da ürünler konusunda bize neler söylemek istersiniz?
Türkiye’den doğan bir teknoloji markası olarak, hedefimiz yalnızca yerel pazarda değil, küresel ölçekte de ölçeklenebilir çözümler sunmak ve bir teknoloji grubuna dönüşmek. Bugün 30’dan fazla ülkede 10 bini aşkın aktif müşteriye ulaşmış durumdayız. Şu an için ABD, İngiltere, Estonya, Fransa ve Dubai’de; şirket kuruluşundan muhasebe hizmetlerine, vergi beyanından danışmanlık ve şirket adresine kadar geniş bir yelpazede hizmet sunuyoruz. ABD ve İngiltere dışındaki pazarlara yerel iş ortaklarımız üzerinden hizmet verdiğimiz çözümümüz Workhy Connect’i, çok yakında Almanya, Hollanda ve Karadağ gibi yeni pazarlara taşıyarak Türkiye’den çıkan global başarı hikayemizi daha da büyütmeyi hedefliyoruz.
Bu vizyonun bir parçası olarak geliştirdiğimiz yapay zekâ destekli ön muhasebe ürünümüz Robom, süreçleri hızlandıran ve sadeleştiren yapısıyla hem yerel hem de global ölçekte KOBİ’lere katma değer sağlayacak önemli ürünlerimizden biri olacak.
Kariyerinin büyük bir bölümünü finansal teknolojiler alanında geçirmiş biri olarak sektörümüzün dinamiklerini nasıl özetlersiniz?
Fintech sektörü, hız, adaptasyon ve kullanıcı odaklılık üzerine kurulu. Regülasyonların belirleyici olduğu, ancak inovasyondan güç alan dinamik bir sektör yapısı mevcut. Bu dengeyi iyi yöneten oyuncular hem fark yaratıyor hem de sürdürülebilir büyüme yakalıyor. Esas mesele, karmaşık süreçleri sadeleştirerek insanların hayatlarını anlamlı şekilde kolaylaştırmak. Bu doğrultuda, çağın ihtiyaçlarını doğru okuyan ve çözüm kabiliyetini sürekli yenileyen şirketler fark yaratıyor.
Fintechler gibi yeni nesil teknolojiler üreten şirketlerde ‘liderlik’ kavramını tanımlar mısınız? Liderlik bakımından diğer sektörler veya alanlara göre temel farklar neler? Sizce, yöneticiler için hangi sorumluluklar ve yetkinlikler daha ön plana çıkıyor?
Liderlik, özellikle fintech gibi yüksek tempolu ve inovasyon odaklı yapılarda çok daha bütünsel bir yaklaşım gerektiriyor. Sadece strateji belirlemek ya da ekibi yönetmek değil; aynı zamanda kültür inşa etmek, ilham vermek ve belirsizlikle başa çıkma kapasitesini artırmak gibi sorumluluklar da liderin alanına giriyor. Klasik sektörlerde liderlik daha çok karar verme ve süreç yönetimiyle tanımlanırken, teknoloji dünyasında lider, değişimin doğal parçası olmalı. Sürekli dönüşen ihtiyaçlara uyum sağlayan, aynı zamanda ekibini bu dönüşüme ortak eden bir yaklaşım gerekiyor. Yani burada liderlik; yön göstermekten çok birlikte yürümeyi, hatta birlikte keşfetmeyi ifade ediyor.
Bugünün yöneticileri için en kritik yetkinliklerden biri çeviklik. Hem kendini hem ekibini hızla güncelleyebilen, değişen koşullara göre stratejisini yeniden şekillendirebilen liderler fark yaratıyor. Bunun yanı sıra şeffaf iletişim, psikolojik güven ortamı oluşturmak ve ekiplerin kendi potansiyelini keşfetmesini desteklemek de çok değerli. Bir diğer önemli konu da sürekli öğrenmeye açık olmak. Teknoloji alanında hiçbir şey durağan değil. O yüzden liderlerin bildiklerinden çok, öğrenme hızları kıymetli.