Günümüzde teknolojik ve bilişim tabanlı girişimcilik ve inovasyon konusu önemli bir yer tutarken sosyal inovasyonun da göz ardı edilmemesi gerektiğinin altı çizildi.
İnovasyon ve kurum içi girişimciliği bilimsel ve rasyonel şekilde yönetme konusunda çözüm ortaklıkları yapan Gooinn tarafından hazırlanan “Sosyal Etki Raporu” konunun aslında ne derece önemli olduğunu ortaya koyarken, karmaşık toplumsal sorunları çözme ve süreç içinde değer yaratma çabasının sosyal etki çerçevesinde insanlar ve topluluklar üzerindeki bütünleşik etkiye yol açarak refaha ulaşma yolunda önemli mesafelerin alınmasının önünü açacağı kaydedildi.
Sosyal girişimciliğin klasik girişimcilik kavramından farklı olarak toplumsal sorunlara yaratıcı ve dinamik bir iş modeliyle uzun vadede çözüm üretmeyi amaçlayan faaliyetler olarak niteleyen Gooinn Türkiye Müdürü Baran Gürcan, oluşturulan iş modeli geleceğin iş modeli olarak görülmekte olduğunu ve yaklaşımlarıyla toplumları dönüştürmeyi hedeflediğini belirtti.
Gürcan, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen “17 Sosyal Kalkınma Hedefi” doğrultusunda çalışmaların sürdürüldüğünü de söyleyerek “Yoksulluktan, açlığa, sağlıktan iklim değişikliğine, cinsiyet eşitliğinden istihdama kadar 17 başlıkta toplanan bu hedefler herkes için refahı ve sürdürülebilir barışçıl kalkınmayı amaçlıyor.
Bu faaliyetler sosyal inovasyon olarak tanımlanmakta, bireylerin ve toplulukların refahını iyileştirmeyi amaçlayan yeni çözümlerin tasarımı ve uygulanması anlamına geliyor.
Sosyal inovasyonun potansiyelinden tam olarak yararlanmak için kamunun, kâr amacı gütmeyen kurumların ve özel aktörlerin sosyal olarak yenilikçi çözümleri birlikte inşa etmelerini ve uygulamalarını destekleyecek ve sosyo-ekonomik sorunları ele alarak daha iyi bir hale getirecek politika çerçevesinin gerekliliği de ortaya çıkıyor” dedi.
Tüm çalışmalar AB’nin radarında
Sosyal inovasyon ve sosyal girişimcilik üzerinde yapılan çalışmalar özellikle Avrupa Birliği tarafından dikkatle ele alındığını da sözlerine ekleyen Gürcan Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yürütülen “İstihdam ve Sosyal İnovasyon (EaSI) Programı” yüksek düzeyde kaliteli ve sürdürülebilir istihdamı teşvik etmek, yeterli ve uygun sosyal korumayı garanti etmek, sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadele etmek ve çalışma koşullarını iyileştirmek için Avrupa Birliği düzeyinde bir finansman aracı olarak sorumluluk üstlendiğini de kaydederek “Program 3 ana başlık etrafında toplanıyor.
İlk ana başlık ilerleme ekseni ile istihdam ve sosyal politikaların modernizasyonu. İkinci ana başlık iş hareketliliğidir ve son ana başlık ise mikro finans ve sosyal girişimciliğe erişimdir” diye konuştu. Gürcan, program ile şu amaçlara ulaşılması hedeflenen konuları ise şöyle sıraladı;
- İstihdam ve sosyal işler üzerinde Avrupa Birliği hedeflerinin sahiplenilmesini sağlamak hem Avrupa Birliği düzeyinde hem de ulusal düzeyde eylem koordinasyonunu güçlendirmek
- Yeterli sosyal koruma sistemlerinin ve işgücü piyasası politikalarının geliştirilmesini desteklemek
- Avrupa Birliği mevzuatını modernize etmek ve etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak
- Açık bir işgücü piyasası geliştirerek coğrafi hareketliliği teşvik etmek ve istihdam fırsatlarını arttırmak
- Hassas gruplar ve mikro işletmeler için mikro finansın kullanılabilirliğini ve erişilebilirliğini arttırmak
- Sosyal girişimler için finansmana erişimi arttırmak
- Kadın ve erkek arasındaki eşitliği teşvik etmek
- Ayrımcılıkla mücadele etmek
- Yüksek düzeyde kaliteyi ve sürdürülebilir istihdamı teşvik etmek
- Yeterli sosyal korumayı garanti etmek
- Uzun süreli işsizlikle mücadele etmek
- Yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadele etmek
Birleşmiş Milletler’in inovasyon yaklaşımı
Gooinn Türkiye Müdürü Baran Gürcan, AB kadar Birleşmiş Milletler’in sosyal girişimcilik ve inovasyon konusuna titizlikle eğildiğini kaydederek bunları şöyle açıklıyor; “BM’nin üzerinde önemle durduğu 6 ana konu bulunuyor. Bunlar; Eşitsizlik, Teknoloji, İklim Değişikliği, Şehirleşme, Uluslararası Göç ve Tarım.”
Gürcan, BM’nin altını çizdiği sorunları ve bu paralelde program ile hedeflerini ise şu şekilde aktarıyor;
Eşitsizlik: Dünya herkes işin eşit fırsat sunmaya çok uzaktadır. Cinsiyet, ırk, etnik köken, göçmenlik durumu, sosyoekonomik durum gibi koşullar bireylerin hayattaki başarılarını etkilemeye devam etmektedir. Gelir eşitsizliği ele alındığında ülkeler arasındaki mutlak gelir farklılıkları büyümeye devam etmektedir.
Örneğin Avrupa Birliği’nde yaşayan insanların ortalama geliri Sahra Altı Afrika’da yaşayan insanlardan 11 kat daha fazla; Kuzey Amerika’da yaşayan insanların geliri ise yine Sahra Altı Afrika’da yaşayan kişilerden 16 kat daha fazladır. Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı’nın (The World Inequality Lab) yaptığı çalışmaya göre küresel eşitsizliğin daha da artacağı tahmin edilmektedir.
Ülke içi gelir eşitsizliği olarak ele alındığında, 1990 yılından bu yana gelir eşitsizliğinin büyüdüğü ülkeler dünya nüfusunun yüzde 70’ini belirtmektedir.
Buna ek olarak 2015 yılında Brezilya, Şili, Rusya, Tayland, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Amerika Birleşik Devletleri dahil olmak üzere toplam 18 ülkede gelir seviyesi olarak en tepede olan yüzde 1’lik kesim, tüm gelirin yüzde 20’sından fazlasını elde etmiştir. Ayrıca hane halkı servetinin dağılımı gelir dağılımından daha eşitsiz olduğu görülmektedir.
Teknoloji: Teknolojinin ilerlemesi otomasyonu ortaya çıkarmaktadır ve çalışan ihtiyacını azaltmaktadır. Ayrıca bu durum düşük ve orta vasıflı işçileri etkileyerek iş kutuplaşmasına ve ücret eşitsizliğine yol açmaktadır. Yeni teknolojilerin sürdürülebilir kalkınmayı teşvik edebilmesi için herkesin bu teknolojilere erişiminin olması ve bunların kullanılıyor olması gerektiği belirtilmektedir.
Bilgi ve iletişim, biyoloji ve genetik, robotik ve yapay zekâ ve diğer dijital teknolojilerdeki ilerlemeler yeni fırsatlar doğurabilmektedir. Bunların doğru amaçlar doğrultusunda kullanılması sağlığı iyileştirmeye, açlığı sona erdirmeye ve yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olabilmektedir.
İklim Değişikliği: İklim değişikliğinin etkileri maruz kalma, duyarlılık ve başa çıkma kapasitelerindeki farklılık nedeniyle ülkeler arasında ve ülke içinde değişiklik göstermektedir. Yüksek gelirli ülkeler iklim değişikliğinin yaratacağı etkilere daha dirençlidir. Ülke içinde yaşayan yoksul kesim ve kırsal kıyı nüfusu, küçük ölçekli çiftçi, yerli halklar gibi hassas gruplar iklim değişikliğine daha fazla maruz kalmakta ve daha fazla zarar görmektedir.
Yeşil ekonomilere doğru adil bir geçiş; iklim hedeflerinin kırılganlığını azaltmayı, iklim değişikliğinden etkilenen kesimleri desteklemeyi ve mevcut yapıyı sosyoekonomik politikalarla düzenlemeyi gerektirmektedir.
Şehirleşme: Mevcut trendler dikkate alındığında kırsal nüfus 2030 yılına kadar kentsel nüfusun gerisinde kalmaya devam edeceği öngörülmektedir. Bununla birlikte şehir içleri dikkate alındığında bölgesel olarak eşitsizlik görülmektedir.
Örneğin Arjantin ve Meksika’da en yoksul idari bölgelerde kişi başına düşen GSYİH, en zengin bölgelere göre 16 kat daha düşüktür. Bu eşitsizliğin azaltılması için tüm insanların konut ve arazi ihtiyaçlarının karşılanması, kamu hizmetlerinin ve altyapının adil bir şekilde sağlanması, bağlantıların geliştirilmesi ve kayıtlı istihdama erişimin teşvik edilmesi gerektiği belirtilmektedir.
2050’ye kadar şehirlerde yaşayan toplam insan sayısı yaklaşık 6,7 milyar olması beklenmektedir. Bu durum belirtilen yıla kadar sadece Afrika ve Asya’nın kentlerinde yaşayan 2 milyar insan artışından kaynaklanacağı tahmin edilmektedir.
Uluslararası Göç: Ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin yanı sıra güvenlik, insanların göç etmelerine neden olabilmektedir. Çatışma ve şiddet insanları ülkelerinden çıkarmaya zorlamaktadır. Çatışmanın olmadığı durumlarda bile kurumların işleyişi uluslararası göçün itici güçlerinden biri olarak da görülmektedir.
Tarım: Tarım alanında sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliğine dikkat edilmektedir. Tarımsal finansman; tarımsal eğitim ve kapasite; tarımsal bilgi, iletişim ve teknoloji; gıda üretimi, dağıtımı ve tüketimi; tarımsal ormancılık; organik çiftçilik gibi konularda projeler yapılmaktadır.
Tarımsal eğitimin ve bilgi erişiminin arttırılması, ürünlere erişimin ve kullanımının artırılması, tarımsal riskin azaltılmasına yönelik hizmetlerin geliştirilmesi, çiftçilerin mali sağlığının iyileştirilmesi, gıda güvenliğinin artırılması, gıda sistemlerinin dayanıklılığının tarım yoluyla artırılması, ekosistem sağlığının ve tarımsal su kullanım uygulamalarının iyileştirilmesi üzerine çalışmalarda bulunulmaktadır.