Fintech Dünyası – Özel Röportaj
Türkiye’de son yılların parlayan yıldızı olan fintech ekosistemi, her geçen gün artan girişimlerin sayısı ve yasal mevzuatların sistemi desteklemesiyle birlikte hızla büyüyor. Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de finansal süreçlerin dijital dünyaya taşınarak yeni fırsatların yaratılması, şirketlere ve bireylere finansal işlemlerde pratik çözümler sunulması, zaman ve maliyet avantajı sağlaması gibi önemli avantajları beraberinde getiren fintech ekosistemi tüm dikkatleri de üzerinde topluyor.
Türkiye’de KOBİ’ler başta olmak üzere şirketlerin finansmanına yönelik çözümler sunan, özellikle e-ticaret süreçlerinde şirketlerin yanında olan Figopara Kurucu Ortağı ve CEO’su Koray Bahar Fintech Dünyası olarak sorularımızı yanıtladı. Aynı zamanda geçtiğimiz aylarda faaliyetlerine başlayan TOBB Fintech Meclisi Başkanı da olan Koray Bahar, fintech ekosisteminin bugününü, yarınını ve Figopara ile projelerini anlattı.
- Türkiye fintech ekosistemini TOBB bünyesinde Finansal Teknolojiler Meclisi’nde Başkan olarak temsil ediyorsunuz. TOBB Finansal Teknolojiler Meclisi kuruluş sürecini anlatır mısınız?
Türkiye’de fintech deyince aklımıza 2 tane iş geliyor; elektronik para şirketleri ve ödeme şirketleri. Ancak fintech bunların çok daha ötesinde bir oluşum. Yeni dünyada herkesin dijital bankacılık konuştuğu yerde biz sadece kısır bir dikeyde fintech’i tanıyan bir ülkeydik. TOBB’un özellikle yeni teknolojiler alanında çok ciddi desteği var ve fintech sektörünü de çok önemsiyor. Türkiye’de KOBİ’ler ekonominin can damarı ve onları destekleyecek en önemli sektörlerden bir tanesi de fintech. Finansal kapsayıcılığın tabana yayılmasında rol alan oyuncuların kamuyla olan ilişkilerin doğru yönetilmesine ihtiyaç var. TOBB da bunun için en doğru adres idi. Böylece, TOBB çatısı altında kurulan 63’üncü sektör meclisi olarak 2021 yılının ikinci yarısında faaliyetlerimize başladık. TOBB Finansal Teknolojiler Meclisi’nin kurulma amacı da finansal teknoloji şirketleriyle kamu arasındaki istişareyi güçlendirmek. Meclisimizde birkaç farklı dikeyde 30’un üzerinde şirket var. TÖDEB bünyesindeki elektronik para ve ödeme kuruluşlarını temsil eden şirketlere ek olarak kripto varlıklarla ilgili çalışma yapan bir ekip de var.
- Peki TOBB Finansal TeknolojilerMeclisi ekosisteme neler katacak?
Meclis, kamu ile iletişim konusunda gücümüzü artırıyor. Burada en kritik konu iki tarafın birbirini doğru anlayabilmesi… Bir düzenleme yapılırken çoğu zaman paydaşlarla paylaşıyor ve geri bildirimler alınıyor. Sektörünüzü TOBB çatısı altına getirdiğinizde, çalışma gruplarından fikir birliğiyle çıkan konuları kamuya daha etkin bir şekilde iletebiliyoruz. Böylece kamu da süreci hızlandırabiliyor ve çok daha kapsayıcı bir yapı tesis edilebiliyor.
- Türkiye’nin fintech ekosistemindeki şirket sayısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Her ay yenileri ekleniyor şirket sayısında bir konsolidasyon yaşanır mı, yaşanmalı mı?
Fintech girişimlerinin sayısının artması çok doğal ve sektörümüz adına sevindirici. İnternet alanında 2000’li yılların başında Türkiye’de birçok servis sağlayıcı vardı. Onlarca oyuncu varken şimdi ise 4-5 oyuncu kaldı. Kapanmalar, satın almalar, şirket birleşmeleri oldu ve sektör oturdu. Bizim sektörümüzün de şuanda yeni oyunculara ihtiyacı var. Bunlar arasından gerçekten iyi olanlar, inovasyonla müşteri kazanabilen ve değer yaratanlar sıyrılacak. Eminim ki; 10 yıl sonra 56 tane ödeme şirketimiz ya da 100 tane e-fatura servis sağlayıcı kalmayacak. Ya konsolide olacak, ya kapanacak ya satın alınacak ki bu sürdürülebilir bir yapıya gelsin. Bu açıdan bakıldığında şirket sayılarının herhangi bir şekilde sınırlandırılmaması, yeni şirketlerin önünün açılması gerekiyor. Regülasyonlar ve sektör olarak ne kadar çok küçük oyuncunun buraya girmesini desteklersek o zaman daha inovatif işler çıkabilecek.
- Bu görüşlerinizden hareketle dijital bankacılık lisansı konusundaki görüşlerinizi tahmin etmek zor değil. 1 milyar liralık sermaye yeterliliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
1 milyar TL’lik sermaye yeterliliği birçok konuda, küçük girişimlerin bu işi yapmasına engel olacak. Oysa bunu daha düşük kapsamlarla 300 milyondan/500 milyondan başlayacak lisans tipleriyle yaptığınızda o zaman Türkiye’de 5 tane değil, belki 15 tane dijital bankacılık lisansıyla iş başlayacak. Bunların arasından yine belki 10 sene sonra 5 tanesi kalacak ama yenilikçi, sermayesi güçlü olmayan oyuncuların da en azından oyuna girmesine imkan sağlamış olacağız. Tabii ki denetleyelim, düzenleyelim, regülasyon olsun. Her isteyen, her istediği şekilde bu işi yapamasın. Belirli bir kalitede, güvende bu işleri yapalım ama giriş bariyerlerini mümkün olduğu kadar küçük tutalım. Bu sayede çok oyuncu olsun ve iyilerin yetişebilmesine için ortam yaratalım.
- Biraz da fintech ekosisteminin geleceğinden konuşalım. Fintech platformlarının belli alanlarda uzmanlaşacağı daha net çizgilerin olduğu girişimler görecek miyiz?
Önümüzdeki yıllarda beklenen trendlerden birisi dikey fintechler. Örneğin Apsiyon gibi apartman ve site yönetimine finansal bir çözümler sunan platformlardan bahsediyoruz. Ya da Figopara… KOBİ’lerin faturalarını tahsil edebilmesi için sadece KOBİ’ye ve sadece fatura tahsilatı hizmetine odaklanıyoruz. Mesela Colendi, fintech yapan bir fintech. Perakende şirketlerini fintech yapıyor ve bu perakendeciler artık kredi verebiliyor, fatura ödemesi yapıyor, altın/döviz alım-satımı bile yapmanızı sağlıyor. Bu örneklerdeki şirketler daha kompakt, belirli ve sınırlı alanlarda çözümler sunuyor, onlarca farklı hizmet vermiyor. O kadar çok farklı dikeyden bahsedebiliriz ki ve finansal teknolojiler bu dikeylerde insanların hayatına girecek.
Bir diğer trend de her şeyi yapan uygulamalar yani Super App’ler olacak. Bugün büyük e-ticaret firmalarına baktığımızda hepsinde fintech girişimine ihtiyacı var. Hepsinin bir cüzdanı, ödeme platformu var. Belki de tedarikçilerinin ödemelerini Figopara’yla birlikte vadelerinden önce tahsil ettirecekler. Yarın tedarikçilerinin satın almaları için ucuza hammadde bulacaklar, orayı finanse edecekler. Müşterilerine anında kredi çıkaracaklar, ana firmalar müşterilerine kredi kartıyla değil kendi ceplerindeki parayla kredi vermeye başlayacaklar. Aslında belirtmiş olduğum ikinci trend ile büyük grupların, unicornların fintech’e dönüşmesinden bahsediyorum.
- Fintech ekosisteminde yeni birleşmeler, satın almalar, işbirlikleri bekliyor musunuz?
Birleşmeler, stratejik iş birlikleri olabilir. Yani illa bir şirketi satın almak, birleşmek olmayabilir. Bizim şu anki iş modelimize baktığınızda bugün E-logo ile iş birliği yapıyoruz. Biz elektronik fatura hizmeti vermiyoruz, onlar fatura finansmanı hizmeti vermiyorlar ama E-logo ile Figopara bir araya geldi. Ben hep şuna inanıyorum; bir alanda çok iyi olup o alanı besleyen işleri kendin yapmaktansa en iyilerle beraber yaptığında müşteri daha mutlu oluyor. Buna genelde ‘rekaberlik’ diyoruz. Rekabet etsek de başka alanlarda beraber iş yapabilmek. Bundan 3-5 yıl öncesine göre Türkiye’de kültür olarak bence rekaberliğe daha yatkın haldeyiz çünkü çok başarılı hikayeler çıktı. Figopara özelinde de bizim düşüncemiz öyle. ‘’Gerçekten işini iyi yapan oyuncularla beraber iş yapalım.’’ Uygun koşullar olursa, satın alma, birleşme, farklı dikeylerde yatırım yapma mutlaka olacaktır ama daha bulunduğunuz dikeyi büyütmeden odağı dağıtmak ana işi zorlaştıracaktır.
- Biraz da Figopara’nın hikayesinden bahsedelim…
Biz 2016 sonu-2017 yılında kurduk Figopara’yı. İlk 1-1,5 sene bizimle entegre olmaları için bütün bankalarla görüştük, kendimizi anlattık. Bizim kurguladığımız modelde bankalar olmadan sistemin çalışması mümkün değil. Parayı biz vermiyoruz, banka veriyor. Bizim alıcıyı, satıcıyı ve bankayı bir araya getirmemiz lazım. Yıllarca hiç bir bankayı ikna edemedik. İlk gelen banka dijitale odaklandığı için Fibabanka oldu. İlk gelen müşteri Hepsiburada’ydı. Dijital doğmuş dijital iş yapan bir yapı. Biz ne zaman Hepsiburada ile çalışmaya başladık bizim adımıza teker daha hızlı döndü. Diğer bankalar de bizimle çalışmaya başladı. Sabancı Holding bizimle çalışmaya başlayınca Sabancı Holding ile çalışmak isteyen bankalar geldi. Şimdi artık bugün bankalara gidip entegre olmayı teklif etmiyoruz. Bir banka bizim müşterilerimizle çalışmak istiyorsa, gelip ‘bizim sizinle çalışmamız gerekiyor’ diyor. En azından o büyük problemi aştık ama bu 3-4 sene sürdü. Müşteriler için de benzer durum geçerli. Müşteri, Figopara’dan hizmet alıp memnun kaldıysa yakınındaki kişi de geliyor.
- Peki Figopara’nın sistemi nasıl çalışıyor?
Türkiye’de bir KOBİ bankaya gittiğinde büyük oranda ipotekle kredi alabiliyor. Çekli senetli işlemlere baktığımızda oradaki maliyetler çok yüksek. Türkiye’de ciddi bir çek/senet ödenmemesi durumu da söz konusu. Figopara olarak KOBİ’leri klasik bankacılık yöntemleri dışında analiz ediyoruz. Şirketi bankadan daha iyi tanıyabilirsek o zaman bankanın göremediği bu veriyle yeni kaynak yaratabiliriz. O zaman ipoteğe, çeke senede gerek yok. Özetle biz, KOBİ’lerin faturalarından yani kesinleşmiş, faturaya dönmüş alacaklarından yola çıkarak bir finansman yaratmalarına aracılık ediyoruz.
İş modelimizde alıcı bize ‘KOBİ’nin faturasını aldım, şu vadede ödeyeceğim’ diyordu ve biz KOBİ’ye değil alıcıya güvenip faturayı finanse ediyoruz. Yeni kurguladığımız sistemde ise alıcıya hiç bakmıyoruz. KOBİ’nin tüm e-faturalarından 24 ayda kaç müşterisi olduğuna, aylık cirosuna, aylık giderlerine, ne süredir e-fatura sağlayıcısıyla çalıştığına, ne kadar fatura kestiğine, ne kadar iade aldığına bakıyoruz. Bir bankanın ya da başka bir oyuncunun bu kadar detaylı analiz yapabilmesi mümkün değil. Çünkü bilançolar ve beyannameler dışında ellerinde veri yok. Bunlar yeterli olmadığı için zaten ipotekle kredi verme yoluna gidiyor. Ama biz bu kadar detaylı, hatta faturada ürünün detayına kadar görebildiğimizde, bu KOBİ’nin gerçekten ticaret yaptığını, büyüdüğünü görebiliyoruz. Eğer büyüyebilmek için nakit akışı problemi yaşayan bir KOBİ varsa ve bu KOBİ’nin daha büyüyebilir izlenimini görebilirsek bankalarla işbirliği içinde ihtiyaç duyulan nakit sorunun çözebiliyoruz. Burada krediyi veren bankalar. Ancak bunu yaparken Figopara’nın algoritmasına güveniyorlar.
Figopara, ekim ayında 183 milyon liralık finansman yaptı ve binlerce fatura sistem üzerinde finanse edildi. Bu rakamlar yıllık bazda 10 kat daha büyük finansman sağladığımız anlamına geliyor. Büyüme performansımızda 1 yıl öncesine göre 14 kat. Her ay bir önceki ayı ikiye katlayarak gidiyoruz.
- 2021 yılında kullanıcılarınıza sundunuz Figo Kolay Finansman modelinden biraz bahseder misiniz?
Bugüne kadar hep ‘alıcı garantili finansman’ dediğimiz modeli kullanıyorduk. Hepsiburada, Sabancı Grubu, Eczacıbaşı, Mavi Jeans gibi büyük alıcılarla anlaşıyoruz. O alıcılar bize tedarikçilerini gönderiyordu ve banka finanse ediyordu. Bugüne kadar sağladığımız yaklaşık 2 milyar TL’lik finansman bu şekilde. Alıcı, tedarikçisine ödeme taahhüdünü bizim sisteme veriyor. Banka da alıcıya güvenerek KOBİ’ye finansman yapıyordu.
Ancak bu yılın ortalarında piyasaya sürdüğümüz ‘Figo Kolay Finansman’ ile kendi algoritmamızı ve e-fatura, e-defter verileriyle çalışan Figo Skor Sistemi dediğimiz skorlama sistemini geliştirdik. Bu sistem sayesinde KOBİ’yi bankadan ya da alıcıdan daha iyi tanır hale geldik. Artık alıcıdan bağımsız KOBİ’nin vadeli faturaları tahsil edebileceği bir sistem kurduğumuzu söyleyebilirim.