Ödeme sistemleri sektörü altın çağına hazırlanıyor

Son yıllarda Türkiye’de yıldızı parlayan ödeme sistemleri sektörü, artan yatırımlar ve şirket birleşmeleri ile büyümeye devam ediyor. Fintech Dünyası’nın sorularını yanıtlayan sektörün güçlü oyuncularından PayTR’nin Genel Müdürü Tarık Tombul, temelleri kuvvetli atılan sektörün Avrupa Birliği Ödeme Sistemleri Direktifi-2’nin Türkiye’de de devreye girmesiyle sektör adına altın çağın başlayacağını ifade etti.

Türkiye’de fintech ekosisteminin en güçlü oyuncularını ödeme sistemleri sektöründe yer alıyor. Ekosisteme her geçen gün katılan şirket sayısı artarken şirketlerin pazardaki rekabeti de kızışıyor. Bu rekabetten şirketleri güçlendirirken birçoğu hayatına startup olan şirketler yeni yatırımlar almaya devam ediyor. Ödeme sistemleri şirketleri yatırım fonlarının yanı sıra Türkiye’de ve dünyada dev şirketlerin radarına girmiş durumda…

2009 yılından bu yana ödeme hizmetleri sektöründe hizmet sunan tamamı yerli sermaye bir kuruluş olan ve 2019 yılında Deloitte Teknoloji 50 listesine girmeyi başaran PayTR’nin Genel Müdürü Tarık Tombul ile Türkiye’de fintech ekosistemi ve ödeme sistemleri şirketleri üzerine konuştuk.

– Ödeme sistemleri sektöründeki firma sayısını yeterli buluyor musunuz? Sektör bir doyum noktasına ulaştı mı?

Merkez Bankası’nda şu an 57 tane lisanslı ödeme kuruluşu var ve her gün sayısı artıyor. FinTech dünyada ilgi çekmeye devam ediyor. BDDK’nın yetkisi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na geçince ister istemez herkes lisans almaya yöneldi. Bir yandan da açık bankacılık konuşulmaya başlananınca FinTech daha da öne çıktı. Ancak elektronik para ile kripto paranın aynı şey olduğu gibi yanlış bir algı oluştu. Bazı şirketler ileriye yönelik kripto para ile ödeme alabilmek için lisansa başvurdu. FinTech’ler dışında potansiyeli olan firmalar da kendi ödeme kuruluşlarını kurmaya başladı. Ciddi bir müşteri kitleniz varsa, o kitleye hitap edecek bir cüzdana ihtiyaç duyuyorsunuz. Burada fırsat gören firmalar cüzdan alabiliyorsa bu alana yöneliyorlar. FinTech ekosistemi sürekli büyüyor ve gelişiyor. Her geçen gün yeniliklerle, çeşitli inovatif ürünlerle pazarı beslemeye devam edecek gibi görünüyor.

– Bakıldığında birbirine çok benzer ürünler için ciddi bir rekabet var. Bu rekabette belirleyici unsurlar neler? PayTR bu rekabette kendisini nasıl konumlandırıyor?

Bizim bütün vizyonumuz işletmeler için ödemeyi kolaylaştırmak üzerine. Diyelim ki bir web siteniz var; o web sitesi için yatırım yapıyorsunuz, reklam veriyorsunuz, müşteri çekiyorsunuz, müşteri ürünü seçiyor ve ödeme adımına geliyor. Eğer ödeme sayfası çok hızlı çalışmıyorsa, müşteriyi kaybedersiniz, müşteri gider. İşte biz bu noktada devreye girerek Sanal POS hizmetimizle müşterilerin jet hızıyla saliseler içinde ödeme işlemini tamamlamasını sağlıyoruz. Ödeme onayı alındıktan sonra tüketiciye işlem onaylandı bilgisini; işletmeye de işlem onaylandı, paranı yarın alacaksın, hemen ürünü gönder bilgisini gönderiyoruz. Bu noktada hızlı, güvenli ve kolaylaştırıcı hizmetimizle tüketicinin cebindeki tüm kartlara, alternatif ödeme seçenekleri sunarak hizmet veriyoruz.

Bunun yanında yeni inovatif ürünleri de hizmetlerimize ekledik. Yurt dışında sıklıkla kullanılan “Pay Later – Sonra Öde” uygulamamızı tüketicilerin kullanımına sunduk. Sonra Öde kısmındaki linke tıkladığınız zaman, kredi kartı bilgileriniz yerine skorlama için gerekli olan bilgilerinizi giriyorsunuz. Bu bilgilerle sistem sizi değerlendiriyor, kredi limit skorunuzu ortaya çıkartıyor ve size işlem onaylandı, şu tarihte paranı ödeyeceksin ama ürün yarın gelecek diyor.

Pandemi döneminde Link ile Ödeme ürününü API ile destekledik. PayTR’ın birçok müşterisi, pandemi döneminde bu hizmetimizi kullandı. Bu zor dönemi fırsata çevirdik.

Ayrıca ödeme noktasında POS ve işlem maliyetlerini azaltmak ve alternatif ödeme yöntemleriyle dönüşüm oranını artırmak isteyen üye iş yerlerimiz için birçok çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmaların bazıları e-para lisansı kapsamındaki hizmetler olmakla birlikte, tamamen müşteri deneyimi veya ihtiyacı odaklı, müşterilerin istekleri üzerine geliştirilen çözümlerden oluşuyor. Taleplerin toplanma noktası KOBİ ve son kullanıcıların olması nedeniyle, 2021 yılı içerisinde sunacağımız hizmetlerin ilgili taraflarına “PayTR Size Yeter” sloganına ne kadar sadık olduğumuzu göstereceğimize emin olabilirsiniz.

– Actera’dan yatırım aldınız? Peki yurt dışına açılma konusunda düşünceleriniz neler? Hedeflediğiniz pazarlar var mı?

Geçtiğimiz yıl; farklı ürünleri nasıl yapabiliriz, büyümemizi nasıl hızlandırabiliriz ve Türkiye dışına nasıl çıkabiliriz konuları gündemimizdeydi. Bunun için yatırıma, iyi bir ortağa ihtiyacımız vardı. Finans danışmanlarımız vasıtasıyla yerli ve yabancı 20’den fazla fon, ödeme şirketi ve bankayla görüştük. Bu sürecin sonunda Türkiye’nin en büyük özel sermaye fonu Actera ile yatırım ortaklığı anlaşması imzaladık. Bu anlaşmayla Actera, sadece bu amaçla Luxemburg’da kurduğu Finansal Teknoloji isimli şirket aracılığıyla PayTR’ın yüzde 60 hissesine sahip olacak. PayTR’ın bugüne kadarki başarısının arkasındaki güç olan mevcut yönetim ve ekibi, aynı sinerjiyle çok daha güçlü bir şekilde koşmaya devam edecek. Alınan yatırımın bize katacağı güçle hedefimize yönelik çalışmalarımız devam ediyor. E-para alanında hizmet vermeye başlayacağız. Ödemenin olduğu her yerde olacaksak, PayTR sadece internetten sipariş verirken olsun ama fiziki mağazada olmasın deme lüksümüz yok; çünkü işletmeler baştan sona bir ödeme sistemi almak istiyor. Sanal POS’ta da fiziki POS’ta da kullanmak istiyor. Hatta vergi ödemelerinde bile kullanmak istiyor. Dolayısıyla bir App oluşturup o App üzerinden müşteriye ve tüketiciye ulaşmayı istiyoruz. Bu bağlamda bütün ödeme noktalarına dokunma vizyonunu başlattık. PayTR olarak Türkiye’den bir FinTech Unicornu çıkarma potansiyeline sahibiz. Hedefimiz 2025 yılına kadar bunu gerçekleştirmek.

– Sektördeki markaların yurt dışına açılmaları konusunda neler düşünüyorsunuz? Neden bu derece hantal kalıyorlar?

Regülasyon açısından bakacak olursak, 2015 yılında ilk lisans başvurularıyla birlikte ödeme sistemleri sektörü hareketlenmeye başladı. 2016 yılında ilk lisanslar alındı. Biz de BDDK tarafından ilk lisans alan şirketlerdeniz. 2016 ve 2021 yılları arasındaki beş yılık sürenin bir yılı pandemiyle geçti. Bu sırada da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) görev ve yetkileri Merkez Bankası’na devredildi. Dolasıyla temelleri kuvvetli atılan genç bir sektörden bahsediyoruz. Avrupa Birliği’nde uygulanmaya başlanılan Ödeme Sistemleri Direktifi 2’nin bizdeki karşılığına denk gelecek yönetmelik ve tebliğ değişikliği çalışmaları henüz tamamlanmadı. Bu kısmın da devreye girmesiyle birlikte sektörün tam anlamıyla altın çağını yaşamaya başlayacağını düşünüyorum. Ödeme ve elektronik para kuruluşları arasında daha şimdiden yurt dışına açılan kuruluşlar var ve oldukça güzel işler yapıyorlar. Önümüzdeki dönemde bu sayının daha da artacağını ve ödeme sistemi ihracı konusunda hızlı yol alabileceğimizi düşünüyorum.