Kobe Kurucu Ortağı Çetin Emre Sadi
Dijital dünya, görünmeyen şehirlerden oluşan bir harita gibidir. Her web sitesi bir ev, her sunucu bir sokak, her veri bir hazinedir. Bu şehirde yalnızca insanlar dolaşmaz; kodlar, botlar, algoritmalar ve bazen niyeti belirsiz dijital varlıklar da dolaşır. Bu karmaşık yapının içinde siber güvenlik, görünmeyen bu şehrin bekçisidir. Ancak bu bekçi, yalnızca teknik bir sistem değildir. Aynı zamanda bir refleks, bir kültür ve bir duruş olmak zorundadır.
Siber güvenlik çoğu zaman sessizliktir. Alarm çalmadığında, sistemin doğru çalıştığını varsayarız. Oysa günümüzde tehditler sessizce içeri giren, davranışları taklit eden ve içeriden veri sızdıran yapılarla şekilleniyor. Artık güvenlik, yalnızca dış kapıyı korumakla sınırlı değil, içerideki davranışları da anlamak zorundadır.
Tehditler artık daha sistematik
2025 itibarıyla siber tehditler sistemik hale geldi. Yapay zekâ destekli saldırılar, tedarik zinciri üzerinden yapılan sızmalar, dijital kimliklerin taklit edilmesi ve sosyal mühendislik teknikleriyle içeriden bilgi alma girişimleri artık günlük riskler arasında. Üstelik üretken yapay zekâ ve büyük dil modelleri bu tehditlerin hem hacmini hem ikna gücünü artırıyor. Deepfake teknolojileriyle CEO’lar taklit ediliyor, yerel dilde hatasız oltalama e-postaları gönderiliyor, sosyal medya üzerinden kişiye özel sahte kampanyalar düzenleniyor.
Bu dönüşüm, siber güvenlik mimarisini kökten değiştiriyor. Geleneksel antivirüs ve firewall sistemleri, bu sofistike tehditlere karşı yetersiz kalıyor. Çünkü yeni tehditler, içeriden geliyor. Bir kullanıcı gibi davranıyor. Sistemle dost gibi konuşuyor. Ve çoğu zaman alarm çalmıyor. Günümüzde siber güvenliği yalnızca teknik bir alan olarak görmek yeterli olmaz. Güvenlik, aynı zamanda bir davranış bilimidir. Tıpkı bir tiyatroda sahneye çıkan oyuncunun jestlerinden niyetini anlamak gibi, sistemler de artık kullanıcı davranışlarını analiz ediyor.
Bir kullanıcı her gün sabah 09:00’da giriş yapıyorsa, bir gece 03:00’te farklı bir cihazdan giriş yapması bir sinyaldir. Yeni nesil güvenlik sistemleri artık davranışsal analiz ile kullanıcı alışkanlıklarını öğreniyor, anomali tespiti ile olağandışı hareketleri gerçek zamanlı fark ediyor, otomatik yanıt sistemleri ile tehditleri oluşmadan önce durdurabiliyor, doğal dil işleme ile sosyal mühendislik girişimlerini ayırt edebiliyor.
Güvenlik, sadece teknik bir koruma değil
Sonuç olarak, dijital dünyada siber güvenlik artık yalnızca teknik bir koruma değildir. Stratejik bir zorunluluk, kültürel bir refleks ve davranışsal bir okuma biçimidir. Tehditler karmaşıklaştıkça, sistemlerin yalnızca dışarıyı değil içeriyi de anlaması gerekir. Güvenlik, görünmeyen riskleri sezebilme yetisidir. Bu nedenle dijital sistemler, sessizce çalışan ama sürekli düşünen bir güvenlik mimarisiyle inşa edilmelidir. Çünkü dijital çağda en büyük savunma, erken farkındalıktır.