ARAŞTIRMA – Kaspersky: Türkiye’de şirketlerin %64’ü birden fazla sağlayıcı üzerinden güvenlik yönetiyor


Kaspersky’nin “Dayanıklılığı Artırmak: Sistem Bağışıklığı Yoluyla Siber Güvenlik” başlıklı araştırması, kuruluşların siber güvenliği nasıl örgütlediğini ve çoklu satıcı ekosistemlerinin yarattığı operasyonel sorunları masaya yatırıyor. META (Orta Doğu, Türkiye ve Afrika) ile birlikte Avrupa, Rusya, Latin Amerika ve Asya-Pasifik’te yürütülen anket, tedarikçi parçalanması, otomasyon eksiklikleri ve maliyet sızıntıları gibi öne çıkan sorunların yanı sıra, kurumların konsolidasyona yönelik niyet ve adımlarını da ortaya koyuyor. Kaspersky Birleşik Platform Ürün Grubu Başkanı Ilya Markelov’ın yorumu konuyu özetliyor:

“Araştırmamız, birçok kuruluşun kasıtlı stratejik planlama yerine varsayılan olarak birden fazla tedarikçiye güvendiğini gösteriyor. Kontrolsüz karmaşa önemli kaynak israfına ve operasyonel verimsizliğe yol açıyor. Konsolidasyon eğilimi, siber güvenlik stratejilerindeki olgunlaşmayı yansıtıyor; entegre platformlar yönetimi kolaylaştırıyor, manuel çabayı azaltıyor ve genel görünürlüğü artırıyor.”

Araştırmanın ana bulguları, modern güvenlik yığınlarının kurumlar için giderek daha yönetilmesi zor bir hale geldiğini gösteriyor. Katılımcıların yüzde 43’ü kullandıkları güvenlik bileşenlerinin “aşırı karmaşık” olduğunu ve bakım gerektirdiğini belirtiyor; bu durum, tehditlere hızlı yanıt verme kabiliyetini kısıtlıyor.

Çakışan çözümler nedeniyle bütçe taşmalarını bildirenlerin oranı yüzde 42; bu yinelemeler yalnızca maliyeti değil, kaynak tahsisini ve stratejik planlamayı da zorlaştırıyor. Entegrasyon yetersizlikleri otomasyonu engelliyor: katılımcıların yüzde 41’i araçların uyum eksikliğinden dolayı güvenlik süreçlerini yeterince otomatikleştiremediklerini ifade ediyor. Sonuç olarak, yüzde 39’luk bir grup veriler arasında tutarlı bir tehdit görünümü elde etmekte zorlandığını söylüyor — bu da kör noktalar ve azalan durum farkındalığı anlamına geliyor.

Türkiye verileri, küresel eğilimlerle paralel ancak yerel nüanslar barındırıyor. Araştırmaya katılan Türk kuruluşların yüzde 64’ü güvenliği birden fazla sağlayıcı aracılığıyla yürütüyor; ilginç biçimde katılımcıların neredeyse yarısı (%46) tek bir siber güvenlik sağlayıcısının tüm ihtiyaçları karşılayabileceğine inanıyor. Buna rağmen pratikte yalnızca yüzde 36’sı tek satıcı (single-vendor) yaklaşımını benimsemiş durumda — bu fark, firmaların konsolidasyonun potansiyel faydalarını gördüklerini ancak satıcı bağımlılığına dair algılanan riskler nedeniyle temkinli davranmayı sürdürdüklerini işaret ediyor.

Türkiye’de konsolidasyona yönelik hareketlilik oldukça belirgin. Türk kuruluşların yüzde 91’i konsolidasyona doğru aktif adımlar attığını bildiriyor. Bu hareketin somut yansımaları arasında, yüzde 38’inin güvenlik araçlarını birleşik platformlarda bir araya getirmeye başlaması ve yüzde 53’ünün önümüzdeki iki yıl içinde aynı yönlü bir planı olması yer alıyor.

Bu rakamlar, Türkiye’de güvenlik operasyonlarını basitleştirme, maliyetleri kontrol altına alma ve entegre görünürlükle daha etkin tehdit yönetimi sağlama amaçlı stratejik bir dönüşümün hızlandığını gösteriyor. Araştırmanın bulguları, kurumların operasyonel gerçeklikleri ile stratejik beklentileri arasındaki gerilimi de netleştiriyor: çoklu satıcı stratejileri kısa vadede risk çeşitlendirmesi ve fonksiyonel derinlik sağlayabilirken, kontrolsüz artış organizasyonel yük, maliyet ve görünürlük kaybına yol açıyor.

Entegrasyon eksikliği otomasyonu sabote ediyor; bunun sonuçları hem operasyonel verimsizlik hem de insan hatasına daha fazla maruz kalma olarak ortaya çıkıyor. Bu yüzden konsolidasyon eğilimi, yalnızca maliyet azaltma hedefi değil; aynı zamanda daha sağlam bir güvenlik durum farkındalığı ve otomasyon kapasitesi sağlama niyetinin göstergesi olarak okunmalı.

Araştırma, kurumlara birkaç somut çıkarım sunuyor: güvenlik mimarilerini sadeleştirmek için hedefe yönelik konsolidasyon projeleri başlatmak; entegrasyon kapasitesini artıracak veri standartları ve API-temelli yaklaşımları hızlandırmak; otomasyon ve gerçek zamanlı tehdit istihbaratı yatırımlarını önceliklendirmek; ve en önemlisi, teknik dönüşümle eşzamanlı olarak süreç ve insan boyutunu (eğitim, organizasyonel süreçler, roller) yeniden dizayn etmek.

Türkiye’deki yüksek konsolidasyon eğilimi, yakın vadede pazarın yapısal değişimine işaret ediyor: güvenlik sağlayıcıları, müşterilerin “tek noktadan görülebilirlik + gerektiğinde modülerlik” talebine yanıt verecek entegre teklifler geliştirmeye zorlanacak. Sonuç olarak Kaspersky’nin raporu, günümüzün çok parçalı güvenlik dünyasında kurumların daha akıllı seçimler yapmak zorunda olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye’deki veriler, hem sorunların boyutunu hem de dönüşüm arzusunu açıkça gösteriyor — bundan sonraki dönem, konsolidasyon stratejileri ve platform-odaklı güvenlik modellerinin sahada ne kadar hızlı ve etkili uygulanabildiğine göre şekillenecek.